Aggks

28 Şubat 2013 Perşembe

Hayata Kısa Bir Veda

Nasıl başlamalıyım bilmiyorum. Biraz zor olacak benim içinde. Ama artık bir şeyleri değiştirmem gerek. Yaşamak, tekrar gülümsemek için artık bazı şeylerden vazgeçmem gerek. Uzun süredir burada değilim. Ama bu kısa sürede çok güzel arkadaşlıklar edindim. Bazen şakalaştık. Bazen hüzünlendik. Bazen hiç görmesekte birbirimizi içimizdeki acıyı birlikte paylaştık. Buradan onlara sonsuz teşekkür ediyorum.. Evet. "Hayata Kısa Bir Veda" aynen öyle oldu. :) Veda zamanı geldi. Yazılarımı benimle birlikte hisseden, hüzünlenen ve severek okuyan insanlara teşekkür ediyorum. Artık yazmayı bırakıyorum. Vazgeçmek için bir adım atmak gerekiyor bazen hayatta. Siz istemeseniz bile, onlar için bir adım atmak... Neyse :). Daha fazla dolandırmayacağım lafı. "Hayata Kısa Bir Veda" buraya kadar. Bir gün bir başka aşklarda tekrar buluşmak dileği ile. Hoşça kalın.


Ahmet Gökhan Göküş

Gülümse Bu Gece





Bugün benim en mutlu günüm.
Üzüldüğümü falan düşünme.
Bir ah çektiğimi, şarkılarda kendimi kaybettiğimi;
Paranoyaklaştığımı, içten içe ağladığımı.
Düşünme!
Yapraklar dökülmüyor bu gece.
Ben varım. Birde fotoğrafın.
Gülümsüyoruz.
Sen o mutlu donmuş karede. Ben gözlerim kapalı.
Bugün bizim günümüz.

Işıklı geceler, şarkıların güzel melodileri, gülümsemeler 
Bir kuş geçiyor güverteden.
Çok güzel gülümsüyor o çocuk.
Ne güzel söylemiş o şair.
"Ah ellerim ve kalbim"
Sen benim kalbimdesin.





Hadi gülümse.
Bırak saçlarını yürü denize doğru.

Otur yine rüzgarı karşı.
"Merhaba" de uzaklardan bana.
Bırakalım geçmişin keşkelerini şimdi.
Hatırlama o son kavgalarımızı.
Bugün solma o hüzünlü çiçek gibi.
Bırak saydırmayı, umursamaz tavırları.
Yapma özlememiş gibi.
Umurunda değilmişim gibi davranma bu gece.
Bugün bizim günümüz.

Gülümse ve;

Tekrar "Merhaba" de..


24 Şubat 2013 Pazar

Üç Farklı Şiir

Bir uyudum bir uyandım
Güneşi bir perde ile kapattım
Güzel bir şarkı açtım
Bir sigara daha yaktım

Umudu yine bitti 
İnanç kelimesinin saçmalığı
Elleri yine gitti
Sessiz bir kuşun yalnızlığı

O beklediğimiz bank boş mu hala?
Yazılmadı mı bir hikaye daha?
Dokunmadı mı bir rüzgar hala?
Gelmedi mi o vapur bir daha?

Üç anlamsız dörtlüktür, -Sensizlik
Olmayan bir aşktır, -Belirsizlik
Dokunan bir rüzgardır, -Sessizlik
Hep tek taraflılıdır, -Çaresizlik

Biri ben
Biri sen
Biri biz
Anlatamaz artık aşkı kelimelerimiz.


Yanımda olmadığın an okunmaya değer güzel bir şiirsin sadece.








.

20 Şubat 2013 Çarşamba

Yorgun Bir Kalp

Bu gece ne kadar sessiz değil mi?Sensiz geçirdiğim her gece gibi.

Umudunu tamamen kaybetmek nasıl bir şey böyle?
Artık duygularını bile paylaşamamak gecenin parıldayan o yıldızına.
Sessizce pencerenden dışarı bakmak.
Belki gelir diyememek o yorulmuş maskenin altına gizlenerek.
Susmak.
Islanarak yağmurun altında yürümek.
Nasıl bir şey böyle?
Gururunu daha fazla zedelememek. Artık onu hissedememek.
Bir anda içine kötü bir his doğduğunda "İyi misin?" diyememek.




Her şeyin bittiği bir an varmış. Gelmeyecek artık bekleme dediği bir an varmış insanın. -"Bekleme!" ne kadar acı bir kelime- İnsan nasıl vazgeçer beklemekten, hala severken?
Öyle işte. Vazgeçiyorsun.
Önce gözlerinden vazgeçiyorsun. Sonra gülümsemesinden.
Bir bakmışsın yavaş yavaş her şeyden vazgeçiyorsun.
Onu geri kazanmak için gökyüzüne bağırdığın anları bırakıp sessizce vazgeçiyorsun.
Bizim şarkımız dediğin o şarkıdan vazgeçiyorsun.
En önemlisi artık yazmaktan vazgeçiyorsun.
Kocaman kahkaha atıyorsun. Bir deniz kıyısına gidiyorsun. Yine hatırlıyorsun. Susuyorsun. Aslında sen artık hep susuyorsun. Bir kez daha vazgeçiyorsun. Her vazgeçişinde bir nefes daha çekiyorsun. Kocaman bir kahkaha daha atıyorsun. Bıraktığı hatıralara bakıyorsun mesela. Özlüyorsun her hatırada gözlerini. Söylemiyorsun artık ona özlemini. Susuyorsun.
Sen her sustuğunda şehir daha çok bağırıyor.
Sen her vazgeçtiğinde gökyüzü daha çok sövüyor.
Sen her umudunu kaybettiğinde o yıldız daha çok kayboluyor.
Sen her özlediğinde yollar daha çok uzaklaşıyor.
Biliyorum bir şarkı söylerim. Gülümserim. Senden de vazgeçerim.

Ama unutmak? Kolay mı? Hiç bir şey yaşanmamış gibi kaybolmak?
Öyle işte.
Vazgeçiyorsun ama unutamıyorsun.

10 Şubat 2013 Pazar

Aşkın Tanrısı

Sabah uyandığımızda bedenlerimizle bütünleşen ağır yara izleri,
Yüzyıllardır kılıç darbeleri yemiş bir kral gibi.

Güneşin yokluğuna sövülen zaman dilimi,
Yakılan sigaranın eksilttiği bir nefesin yok olma anı gibi.


Bazı anılar gülümsetir bizleri,
Gökyüzünde uçurttuğu-muz o uçurtma gibi. 


İnsan acı çekmeyi sever oysaki,
Seni ilk gördüğüm anda "merhaba" demek gibi.

Geceleri okuduğum şairin kelimeleri,
Seni izlerken hissettiğim o duygular gibi.

Sensizken dinlediğim müziğin melodileri,
Bir notadan çıkan vurgunun ölüm sesi gibi.

Defalarca geçtiğin hırpalanmış kaldırımlarda,
İlk defa yalnız ıslanıyormuşum gibi.

İnsan ıslanmayı sever oysaki,
Seni ilk kez kollarıma aldığım o an gibi.

Aslında her şey yaşanmış ve bitmiş sanki,
Tek başına uçan o kuş misali

Sessizlikte yaşanır bir rüzgarın esintisi,
İlkbaharı hisseden o yaprak gibi.

Her attığın adımda bir yaşam izi,
Geçmişi karalayan o gölge gibi.

Gülümsemelerin tanrısıydık sanki,
Her bir yaşamı bekleyen ölüm bekçileri gibi.

Aşkın umutsuz lorduydum oysaki,
Bir zamanlar kaybettiğim sen gibi..



8 Şubat 2013 Cuma

VAZGEÇEMEMEK

Bu nasıl bir elveda;
Bir kadeh ve bir sigara
Gecenin karanlığında

Bu nasıl bir bağlanma;
Bir kalp ve bir rüya
Gökyüzünün aydınlığında

Söyle bana.
Nasıl kaybolup giderim bu sokaklardan
O yalnız esen mevsim rüzgarlarından
Gözlerinden. Dudaklarından.

Nasıl vazgeçerim söyle bana
Gülümsemenden
Sesinden
Senden

Söyle hüzünlü adam. Rakını yudumlarken bir fotoğrafa bakıp, diyebilir misin "ÖZLEMEDİM" diye? 

Söyle bana yaşlı adam. Her gün bankta oturup izlediğin gün batımına, diyebilir misin "UMUDUMU ÖLDÜRDÜM" diye?

Söyle bana küçük çocuk. Geceleri sarıldığın oyuncağa bakıp, diyebilir misin "SENDEN VAZGEÇİYORUM" diye?

Söyle bana yorgun kuş. Özgürce uçtuğun gökyüzüne, diyebilir misin "ARTIK BİTTİ" diye?

Şimdi sen söyle bana? Nasıl "ELVEDA" derim sana.




Sigaramdan derin nefes çekerim koridorda
İsmini ararım o kitaplarda
Şarkımızı dinlerim eski bir gramofonda



Nasıl unuturum seni söyle bana?
Sonsuza dek içimde yaşatmak umuduyla.


7 Şubat 2013 Perşembe

Bir İlkbahar Gibi; "Sen ve Ben"




Düşünsene bir iskeledeyiz. Sen yine gülümsüyorsun bana.



Düşünsene uzaklardayım. Sen yine beni hayal ediyorsun.
Düşünsene tek başımayım. Sen yine benimle ilgileniyorsun.
Düşünsene gülümsüyorum. Sen yine heyecanlanıyorsun.
Düşünsene yanındayım. Sen yine gözlerini kapatıyorsun.
Düşünsene her gidişimde gözlerine derin derin bakıyorum. Sen yine hüzünleniyorsun.

Düşün. Sadece iki dakika düşün.
Geçmişi düşün.
Seninle ilk kez bakıştığımız anı düşün.
İlk kez öpüştüğümüz,
İlk kez eğlendiğimiz,
İlk kez uyuyamadığımız anı düşün.

Bana aşık olduğun anı düşün.
Kalbinin hızla çarptığı o anı.
Kendini güvende hissettiğin o anı.
Sımsıkı sarıldığın o anı...


Düşün.!
İlk kez ağladığımız anı düşün.
İlk kez korktuğumuz,
İlk kez sustuğumuz,
İlk kez hayal kurduğumuz anı düşün.

Bizi düşün.
Sonsuza dek yanında olduğumu düşün.

Düşün bi. Düşün.
Sarılarak uyandığımızı,
Sana gülümseyerek günaydın dediğimi,
Her an seni özlediğimi,
Seni hissettiğimi..

Düşün.
Tekrar başa döndüğümüzü,
Tekrar gülümseyerek "Merhaba" dediğimizi,
Tekrar zamanın durduğu anı düşün.

Hissedebilir misin yeniden beni? 
Yaşayabilir misin tekrar o sevgiyi?
Açabilir misin geçmişin rüya perdesini? 


Olmaz mı sen ve ben?
Bir ilkbahar gibi.
Tekrar yeniden.

6 Şubat 2013 Çarşamba

İlk Uçurtma



Bugün günlerden sensizlik. Aslında “sen” olmayan bir günü anlatmak ne kadar gereksiz. Boş. Sessiz. Beni biraz dinler misin ? Öyle bakma acıyor gibi. Gitme demedim sana. Biliyorum yine gideceksin. Biraz dinle beni. 

/ Benden ayrıldığın günü hatırlıyor musun? O an sana baktığım anı? Sen son hazırladığın veda konuşmasını yaparken sessizce seni izlediğim o anı? Yıllardır doyamadığım gülümsemene, gözlerine, tenine; içime -ruhuma- doldurduğum anı. O an ne anlattığını bilmiyordum bile. Son dakikalarımdı. Ruhuna dokunmak istedim. Onu son kez yaşamak. Ona son kez dokunmak...
/ O gün tek duyduğum kelime “Elveda” olmuştu. -Üç saniye- sessizlik yaşadık ve gittin. En çok gidişini izlemek acı verdi. Gülümsemeni kaybetmek. Teninin kokusunu içine çekememek. Bir daha sımsıkı sarılamamak.. / 




O günden sonra beni hiç merak ettin mi? Şşşş sus. Söyleme bir şey. Seni hiç tanımadığım yüzlere anlattım.Yalnızlığı yaşayarak . Seni o gecenin karanlığında aradım. Bir umut ışığı olarak. Seni sessiz denizlerde bekledim. Bir bankta oturarak. Şarkılarda hissettim seni. Kitaplarda okudum ismini. İçimde yaşadım sensizliği. Şimdi n’oldu biliyor musun? Alıştım. Seni içime ata ata yaşamaya alıştım. O gülümseyen maskeyi içten içe ağlayarak takmaya alıştım. Şu yaktığım her sigarayla, gecenin karanlığını bir nefes kadarda olsa aydınlatmaya alıştım. / 


/  Bana bak. Gözlerime. Şimdi o gittiğin ana döndük. Ama bir fark var. Ben son kez ruhuna dokunmak, son kez gülümsemeni yaşamak için susmuştum. Sen ise sadece aşık bir adamın haline acıdığın için susuyorsun. Ben “Elveda” kelimesini duyacak kadar dinledim seni. Sen ise hala seni sevdiğimi fark edemeyecek kadar. Ben senin beni yok edişini uzaktan izledim. Sen ise benim içimdeki seni göremeyecek kadar yakından. Anladın mı şimdi neden sadece senin yanında mutlu olduğumu? Anladın mı şimdi neden yalnız kalmak istediğimi? İlk kez uçurttuğun uçurtmanın gökyüzünde kaybolması gibi bir şeydi bu.. Bir daha asla geri dönmeyeceğini bilerek gökyüzünü izlemek. Ama bir umut beklemek.//