Aggks

22 Ocak 2013 Salı

İki Satır Gidişi




Adam yazdı
Neyi? Kimi? Ne zaman?
Elinde bir kalem 
İlk cümlesi solgun kaldı
"Aşktı tebessümü"
Daldı
Geçmişi hatırlatan mumun ışığı parladı
Bir cümle daha yazdı
"Zaman durmuştu aniden"
Sustu
Bir sigara yaktı
Çekti dumanı içine
Aldı kalemi bir daha yazdı
"Dokunsam gülümsemesine"
Yağmur yağdı
Pencereyi açtı
Bir nefes daha çekti sigaradan
Sayıkladı
"Ölecektim dudaklarını tatmadan"
Hafif bir rüzgar dokundu tenine
Gözlerini kapattı
Yazdı
"Bana gelişin dün gibi aklımda"
Durmadı 
Yine yazdı
"İhanet etmedim sayfalarıma"
Sigarayı daha derin çekti
Suratı asıldı
Yazdı
"Bekledim yıllarca karanlığında"
Söndürdü sigarayı 
Yazdı
"Gidişinde saplantı oldu yalnızlığıma"
Son satırlarıydı bunlar
Ruhunu bıraktı bir sayfaya
Gitti.









13 Ocak 2013 Pazar

Sen Kokar Yalnızlıklar.



Kokun odanın dört bir yanında
Yalnızlık dolanıyor gecenin karanlığında
Bu gece sessizliği dinliyorum
Bir başıma bu yorgun  gramofonda 

İyi ki kokun yanımda
Yoksa nasıl katlanırım bu loş ışığın altında
Sensizliği anlatan bir şiirin yalnızlığına
Acıları yakan sigaramın dumanına
Kalemime, kağıdıma

Yine tabaklar masada
Çığlıklar duyuluyor bozulmuş bir radyoda
Rüzgar dokunuyor senmişcesine saçlarıma
Seni yaşıyorum dudaklarımda
Başka nasıl hissedebilirim kelimeleri o şarkıda
Kokun olmadan ıssız bir koridorda

12 Ocak 2013 Cumartesi

1A16G

Artık sıkıldım. Anlıyor musun?
Bir kez "Elveda" dedikten sonra, hala hayatımda olmandan sıkıldım.
Her gece seni şarkılarda aramaktan sıkıldım.
Bir mesajında bir umut aramaktan, sıkıldım.
Senden sıkıldım.
İstemiyorum artık.
 İstemiyorum gülümsemelerini.
"Hoşçakal" dememiş miydin sen? "Elveda" dememiş miydin?
Gitsene hadi. GİT.
Arkana bakmadan GİT. 
Umurundaymışım gibi davranma bana, GİT. 
Ben yaşarım yine.
Sana susarım.
Kağıtlara bağırırım. 
Onları da yakarım.
Sigaramı söndürürüm her bir kelimeye.
Yinede seni saklamam içimde.
Karanlık olur.
Sessizlik olur.
Birde sensizlik olur.
Yine susarım.
İnsanlar "Nasılsın?" diye sorduğunda, dedirtmem "Çok sevmişsin abi" diye.
Bir şarkı çalar da seni hatırlarsam söverim kelimelerine.
Eğer yine seni anımsatırsa o yıldız. Yakarım geceyi geçmişinde.
Bin gecede yaksam sigaramı. Susarım yine.
SUSARIM ULAN! Yaşatmam seni kendimde. 


5 Ocak 2013 Cumartesi

Şüphe



      Geçmiş. Ne kadar geçmiştedir? Yada bizler zaman ilerledikçe ne kadar değişebiliriz? Hayat dediğimiz bu büyük sahnede hangimiz değişmiyoruz? İnsanlar.. Ne kadar çabuk değişebiliyor böyle. "Güvenmek" kelimesi nasıl yok olabiliyor böyle.. Şüphe dediğimiz o esrarengiz kelimenin anlamını bir anda nasıl buluyor insan kendi içinde? Hiç hayat sahnesinde oynamak yerine seyirci koltuğundan izlemeyi denediniz mi yaşamları? veya farklı bir açıdan bakmayı? Şaşırırdınız." O kadar boş gülümsemeler ve boş yaşamlar varken, bizler nasıl bu dünyada yer alabiliyoruz"  diye sorardınız kendinize. Şaşırıyorum.

       Mesela bir gece kulübündesin.. Bir kadın ve bir erkek. Erkeğin düşüncelerinde bu gece kimi yatağa atabilirim. Kadının düşüncelerinde hangi zengin adamla tanışabilirim.
       Mesela bir insanla tanışıyorsun. Ona geçmiş hakkında sorular soruyorsun. Çılgınca sevişmeleri olsa bile geçmişinde, "sadece bir insan ile bir kaç hafta çıktım" diye cevaplarla karşılaşıyorsun.
       Mesela bir arkadaşın oluyor. Onu çok yakın zannediyorsun. Dertlerini anlatmakla başlıyorsun.. Yakınsın. Ama o arkandan vuruyor.
       Mesela bir sevgilin oluyor. "Seni Seviyorum" diyor. O sırada başka bir adamın gözlerinde gülümsemeleri yaşıyor.

       Evet şüphe etmek gibisi yok. İnsanı karanlığa itiyor bazen. Bazen yalnızlığa.. Olsun. Her şey sandığımız gibi olmuyor. Her zaman iyilerle karşılaşmıyoruz. Hayat her zaman şaşırtabiliyor. Hiç beklemediğin bir zamanda durup, daha evvel hiç fark etmediğin bir şeyi fark edebiliyorsun. Kendi gerçeğine uyanmak gibi bir şey bu. Her şey değişiyor. İnsanlar değişiyor demiştik. Onlar değiştikçe sende değişmeye başlıyorsun. Hayatın ipuçları bu açılmayan perdede saklı. Hadi hep beraber seyirci koltuğuna oturup, hayatın bize sunduğu yaşamları izleyelim..  








Ve bizler paranoyak olarak yaşamaya devam edeceğiz.
Artık sözcüklere güvenmiyoruz.
Binlerce kelimeleri ustaca kullansanız bile,
Bizler sadece gözlerinizi dinleyeceğiz..
Hadi bir koltuk seç ve sende bu hayatın senaryosunu bizimle izle..







Bir Harf Kadardır Aşk.

Aşk ne kadar ironik değil mi ? Bir insan çıkıyor karşına. Zaman daha yavaş akmaya başlıyor. Sessizlik bastırıyor etrafını. Kalbinin atışını hissediyorsun. Sanki duracak. Gülümsüyor uzaktan. Kayboluyorsun. Tanışmak istiyorsun. Onu yaşamak. Bir yolunu buluyorsun. Gülümseyerek "merhaba" diyorsun. Kalbin o kadar hızlı atıyor ki, sanki öleceksin. Ölüm ile yaşam arasında duran o yolda tek başınasın. Sesin titriyor. Korkuyorsun. Sonra, Sonra gözlerine bakıyorsun. Hafif bir rüzgar sanki tenine dokunuyor o anda. Rahatlıyorsun gözlerine bakınca.. "Merhaba" diyor. Sanki ruhun sesleniyor sana. Sanki kendi içinde hissediyorsun o kelimeyi. Derin nefes alıyorsun. Susuyorsun. Ağzını açıyorsun. Bir kelime daha ekleyeceksin. Konuşamıyorsun. İçinde bir kitle imha silahı gibi patlıyor kelimeler.. Bakıyorsun gözlerine gülümsüyorsun o anda...


   Günler geçiyor..

O gün çok mutlu uyanıyorsun. Pencereni açıyorsun. Gülümseyerek merhaba diyorsun gökyüzüne. Hazırlanıyorsun hemen.Birazdan onunla buluşacaksın. Heyecanlısın. Aynanın karşısında şarkı söylüyorsun. Bir yandan da ne giyeceğini seçme telaşındasın. Hazırlanıyorsun çıkıyorsun evden. Buluşma yerine geliyorsun. Duramıyorsun yerinde. Kalbin çok hızlı atıyor yine.. O geliyor. Gülümseyerek karşılıyorsun onu. Hayatında hiç eğlenmediğin kadar eğleniyorsun. Saatler geçiyor fark etmiyorsun.. Çok mutlusun. Gün bitiyor. Ayrılıyorsun ondan. Eve gidene kadar aklında yaşadığın dakikaları canlandırıyorsun. Bir yandan da şapşal şapşal gülümsüyorsun. İnsanlar sana bakıyor. Umursamıyorsun. 

  Aylar, yıllar geçiyor..

Burası benim en zor anlarım. Buraları kelimelerle ifade edemem. Biraz burukluk. Biraz gülümseme. Biraz yalnızlık. O kadar..



Son gün..

O gün geliyor. O son dokunuş. O son gözlerine bakışın. O son kokusunu içine çektiğin gün. Hissediyorsun. Yüzün yerde. Kafanda binlerce paranoyak düşünceler. O anı bekliyorsun. O seni yok edecek anı bekliyorsun.. Çok korkuyorsun. Umudunu bir anda yok etmekten çok korkuyorsun. Düşünüyorsun o son kavgayı. Keşke diyorsun. Keşke bağırmasaydım. Keşke ona kırıcı sözler söylemeseydim diyorsun.. Karşıdan geliyor. İşte. O an. Derin bir nefes çekiyorsun. Hiçbir şey olmamış gibi gülümsemeye çalışıyorsun. Beceremiyorsun. Karşına geçiyor ve konuşmaya başlıyor. Sakince bir şeyler anlatıyor sana. Dinlemiyorsun. Gözlerine bakarak ruhuna "Gitme" diyorsun. Duymuyor. Daha çok bağırıyorsun. Duymuyor yine. Sonra bir kelime duyuyorsun. "Hoşçakal" 

Hoşçakal kelimesi 8 harf. Ne kadar basit değil mi? Ama bilmezler Bir ruhu parçalamak için yeterli olduğunu.

Arkasını dönüp gidiyor. Bağırmak istiyorsun. Bağıramıyorsun. İzliyorsun öylece.Onu hala severken hiçbir şey yapmayıp gitmek ne kadar zor? ve kelimelerle ona dokunmaya çalışıp gidememek. 

Öyle işte..

Bir "Merhaba" ile başlar aşk. 7 harftir.
Bir "Hoşçakal" ile biter umutlar. 8 harftir.

Ne kadar basit değil mi? Bir harf kadar yaşarız aşkı. 
Bir harf kadar..



1 Ocak 2013 Salı

Hissetmek

Bugün biraz erken uyandım. Susamıştım. 
Seni içtim.
Terasa çıktım hava almak için. Üşüdüm.
Seni giydim.
Nikotin istiyordu vücudum. Yaktım.
Seni çektim.
Kahve yapmaya gittim. Fincan boştu. 
Seni doldurdum.
Canım sıkıldı. Film açtım.
Seni izledim.

Kalemi kağıdı aldım. Düşündüm.
Yine sen.
Ne yapmaya kalksam.
Aklımda sen.
Unutamıyorum.
Unutmak istemiyorum.
Seni bir kez kaybetmişken..
Hayallerimden de kaybetmek istemiyorum.